İki Şehrin Hikayesi- CHARLES DICKENS

Fransa'nın Norveç ormanlarında kök salmış çeşitli ağaçlar vardı; o acı çeken yaratık öldürüleceği zaman, oduncunun, yani kaderin önceden işaretlenmiş olduğu bu ağaçlar kesilip tahta yapılacak, sonra içinde bir torba ile bıçak bulunan, oraya buraya çekilebilen o korkunç çatıyı meydana getireceklerdi. Yine anlaşılıyor ki aynı gün, Paris'in yanındaki o sert topraklardaki biçimsiz ahırlarda, kaba saba arabalar da barınmaktaydı...

Bay Lorry’nin maceralı Dover seyahati, Doktor Manette’in Bastille’den kurtulması, Doktorun güzel kızına âşık Sydney Carton ve Charles Darnay’in Fransız İhrilâli’nin korkunç girdabında yaşanan hazin öyküleri... “İki Şehrin Hikâyesi” Charles Dickens’ın, Fransız ihtilali sırasında iki şehri; Londra ve Paris’i anlattığı, ilk sayfalarından itibaren merak ve korku dolu sahnelerle örgülediği soluk soluğa bir dönem romanı...

Dickens, bu eserle Fransız Devrimi'nden yaklaşık yetmiş beş yıl sonra, daha önce bir kez denediği "tarihsel romana" dönüş yapar. İngiltere adasının karşısındaki Fransa2da, 19. yüzyılın hemen öncesinde cehennem bir süreliğine yeryüzünde kurulmuş gibidir. Dickens'a göre devrimi Fransa'ya davet edenler, özellikle imtiyazlarını bencilce değerlendiren, üretimden kopuk, suça batmış, insafsız, asalak Fransız aristokratların ve muhafazakâr sınıfların büyük tepkisini çeken Dickens, romanın sadece eylemsel çatısını değil, mekânsal dağılımını da zıtlıklar üzerine kuruyor. Ancak roman, iki şehrin hikâyesini, Londra ve Paris'i canlı bir organizma olarak anlatmak ve Devrim'in byük simalarını sunmak yerine aristokrasiden, orta sınıflardan ve halktan temsili tipleri bir aşk öyküsü ekseninde topluyor.
İki Şehrin Hikâyesi: Tarihle dehşetin buluştuğu an.