KİTAPLARIM

Yıllar boyunca okuduğum kitapların bir listesini tuttuğum ve kitapların konularına da yer verdiğim kütüphaneme hoşgeldiniz!

Fotoğrafım
Ad:
Konum: Istanbul, Türkiye
myspace layouts

myspace layouts

MySpace Layouts

MySpace Layouts

  • Antoloji
  • Yeni Sayfa
  • Timas Yayınları
  • Perşembe, Ocak 26, 2006

    Parma Manastırı- STENDHAL


    Stendhal (Henri Beyle) 1799'da politeknik okuluna girmek üzere Paris'te sınava girdi ama kazanamadı. Bir hısımının yardımıyla orduya katıldı, Napoleon'un ikinci İtalya seferinde görev aldı. Orduyu çok sevdiği halde orduda da başarı gösteremedi, istemeyerek de olsa ordudan ayrılmak zorunda kaldı. Çok geçmeden gene subay olarak Rusya seferine katıldı.1814'ten 1821'e değin İtalya'da yaşadı. İtalyan yurtseverleriyle düşüp kalktığı için Avusturya polisi onu sınırdışı etti. Civita Vecchio'ya konsolos atandı. Mantık ve matematiği çok seviyordu. Ama neye el attıysa dikiş tutturamadı. Yalnız yazarlıkta olağanüstü başarılar gösterdi. Yapıtlarındaki mantık ve psikoloji çözümlemeleri dikkatleri üzerine çekti. Gene de yaygın okunan bir yazar olmasını ölümünden sonraki kuşakların yapıtlarına gösterdiği ilgidendir. Bu ilgi bütün dünya okurlarınca günümüze değin sürüp geldi. Romanlarında kendi yaşamında olduğu gibi hep toplumla tersleşen kişileri işlemiştir. 'Parma Manastırı' bu konunun başyapıtlarındandır.

    İnsana büyük bir neşe veren yapıtlar vardır. 'Parma Manastırı'nı okumak okura her şeyden önce, Stendhal'in yazma sevincine benzeyen bir okuma sevinci aşılar. İnsan yapıtın hemen hemen mucize diye adlandırılabilecek koşullarda yaratıldığını öğrenince, olağanüstü bir atılımın yaratılışa öncülük ettiğini kestirir. Hiçbir romanı yeniden okumak 'Parma Manastırı'nı yeniden okumak kadar güzel olamaz; hiçbir edebi yapıt edebiyatın paradoksu'nun üstesinden bundan daha iyi gelemez; bu roman sınırları belirli, kapalı, eksiksiz olan ve kendi kendine yeten bir romandır; apaçıktır, okuru zamanın ve kaderin ağırlığından kurtarır. Yazarın romanın başından sonuna kadar yalnızca anlatma zevkine kapıldığı sezilir, tıpkı peri masallarında ya da serüven romanlarında olduğu gibi.

    'Klasik' dediğimiz bir roman, okurlarına söyleyeceklerinin tümünü hiçbir zaman tüketmeyen romandır. Klasik, ilk okumada verdiği keşif duygusunu her okunuşunda yeniden uyandıran kitaptır. Stendhal'in romanları, Italo Calvino'nun bu klasik tanımına tam anlamıyla uygun düşen yapıtlardır. 19. yüzyılın önde gelen Fransız romancılarından Stendhal, Kızıl ile Kara'yla birlikte iki başyapıtından biri olan Parma Manastırı'nda, İtalya'da geçen bir tutku ve siyasal serüven öyküsü sunar okurlarına. Dünya edebiyatının bu iki başyapıtı, duygusal açıdan ailesinden, düşünsel açıdan da burjuvaziden koparak ülkeden ülkeye, otelden otele dolaşıp sürekli yeni takma adlarla yazan Stendhal'in ruhsal arayışının ürünleridir. Parma Manastırı, bir yanan karşı konulmaz tutkulara dönüşen karmaşık duygusal ilişkileri anlatırken, bir yandan 19. yüzyılın ilk yarısındaki İtalyan ve Fransız toplumlarını amansız bir eleştiri süzgecinden geçirir. Ama Stendhal'in tüm yapıtları gibi Parma Manastırı'nın da, yaşamın tadına varmanın yollarını arayan bir yazarın kaleminden çıktığını unutmamak gerekir.

    0 Comments:

    Yorum Gönder

    << Home