KİTAPLARIM

Yıllar boyunca okuduğum kitapların bir listesini tuttuğum ve kitapların konularına da yer verdiğim kütüphaneme hoşgeldiniz!

Fotoğrafım
Ad:
Konum: Istanbul, Türkiye
myspace layouts

myspace layouts

MySpace Layouts

MySpace Layouts

  • Antoloji
  • Yeni Sayfa
  • Timas Yayınları
  • Çarşamba, Eylül 29, 2010

    Kadından Kentler/ MURATHAN MUNGAN

    Murathan Mungan’ın yeni kitabı “Kadından Kentler”, 16 ayrı şehirde geçen 16 farklı hikayeden oluşuyor. Metis Yayınları tarafından yayınlanan kitap 296 sayfadan oluşuyor. Kitapta farklı coğrafyalardan ve farklı karakterlerden kadınların yaşadıkları olaylar, kentlerin hikayeleri ile birikte harmanlanmış. Özellikle kısa kısa hikayelerden oluşan kitapları sevenlerin ilgisini çekecek bir kitap.


    Kitabın içinde yer alan hikayeler şunlar:

    Kordonboyu’nda Ömer Çavuş Kahvesi

    Adana Sıcağında Erguvanlar

    Trabzon Burması

    Yakası Beyaz Kürklü Taba Rengi Kaban

    Samsun Sigarası, Tütün Balyaları, Tamaron

    Amasya’daki Teyze

    “Burası Ankara İl Radyosu, Şimdi…”

    Sinop’a Gelin Giden

    “Kanat Turizm’in Değerli Yolcuları”

    Hayat Hanım, İlk Tayin

    Annemin Çektiği Fotoğraflar

    Diyarbakır Surlarında

    Lüks Terzi’nin Kızları

    Gümüşhane Çok Uzak

    Tantunicinin Karısı

    Esenler Otogarı

    Kitapta anlatılan 16 şehiri, hikayelerin isimden çıkarabilirsiniz. Bu şehirler; İzmir, Adana, Trabzon, Bursa, Samsun, Amasya, Ankara, Sinop, Kırşehir, Diyarbakır, Mersin, Gümüşhane, İstanbul, Erzurum, Kayseri, Afyon/Denizli.

    Salı, Eylül 28, 2010

    Son Kraliçe/ C.W.GORTNER


    Kastilya Kraliçesi Juana, ülkesinde tahta geçecek olan son İspanyol asıllı Kraliçe, yüzyıllar boyunca çarpıcı mitlere konu olan gizemli bir şahsiyet...

    Epsilon okurları, C. W. Gortner'ın bu yeni fevkalade romanında tehlikeli bir çağ ve unutulan bir kraliçenin zarif hikâyesini okuyacaklar

    İspanya Kraliçesi Isabel ve Kral Fernando'nun üçüncü çocuğu olan Juana ailesinin amansızca krallıklarını birleştirme mücadelesinin ortasında doğdu, Granada'nın düşüncesiyle Kolomb'un keşiflerine tanıklık etti. On altı yaşındayken, tıpkı en küçük kardeşi Aragon Prensesi Catherine'in VIII. Henry'nin eşi olmak üzere İngiltere'ye gönderildiği gibi ailesinin İspanya'yı güçlendirme stratejisinin bir parçası olarak Flandra Arşidükü Philip'le evlendirildi ve Flandra'ya gönderildi. Juana, Habsburg İmparataorluğu'nun tek varisi olan genç ve yakışıklı eşinde beklenmedik bir aşkı ve tutkuyu buldu. İlk başta çocukları ve Flandra'daki yaşamından memnundu. Fakat trajedi patlak verip İspanya tahtını miras aldığı zaman Juana kendini kocasına karşı bir güç savaşı içine düşmüş buldu ve bu savaş Avrupa'daki baş monarkları da içine katarak büyüdü

    Pazartesi, Eylül 27, 2010

    Unutulan Kraliçe / VANORA BENNETT

    İki krallık, Bir Kraliçe.
    Soyluluk Oyununda En Büyük Koz Asalettir...
    Aç kalmıştı, etrafında kimseler yoktu. Bulunduğu durumdan kaçabilmesinin tek yolu evlenmesiydi. Annesi sadece kendi ilişkileriyle meşguldü, babası da-onu sevmesine rağmen- kendi dünyasında yaşıyordu.

    Paris karışıktı, gücü zayıflayan kralın otoritesini ele geçirmek isteyenler birbirleriyle kıyasıya savaşırlarken, İngiltere kraliyetinden yollanan galli elçi Catherine nin dikkatini çekti çünkü Catherine yalnızdı ve kendini bu kaos içinde başıboş dolaşan bir varlık gibi hissediyordu.

    Evleneceği adamın kim olduğunu öğrendiğinde, ruhu da Paris teki o kaos havasına büründü. Düşmanı, işgalci İngiliz lerin kralı şimdiyse Fransa yı fethetmeye gelmişti.Valvois li Catherine nin karşısında V. Henry vardı.Soylu bir aileden gelen Catherine ve İngiliz kraliyetinin varisi V. Henry.

    Nikah kıyıldı, kıyıldı kıyılmasına fakat Catherine i hiç de alışık olmadığı bir hayat ve bir adam bekliyordu. Londra nın ortasına salıverilmiş bir Fransız nasıl hissedecekse o da böyle hissedecekti. İki farklı aristokrasinin ortasında yaşama alışması neredeyse imkansız olan Catherine nin peşini bırakmayan yalnızlık da bunlara eklenince durum daha da kötüye gitmişti.Yeni eşi sürekli savaşlara gidiyor ve uzun süre Catherine le ilgilenmiyordu. Onun bu durumda neler hissettiğini en iyi anlayan bir kişi vardı-ve bu arkadaşlık tehlikeli olduğu kadar da çekiciydi.

    Pazar, Eylül 26, 2010

    Marie Antoinette'nin Gizli Günlüğü / CAROLLY ERICKSON

    "Marie Antoinette, ne hanedanın çizmeye çalıştığı gibi kutsal bir ilâhi varlık, ne de ihtilalcilerin savunduğu gibi düşmüş bir kadındı. Marie Antoinette, sıradan biriydi. Bugün yaşayan ve yarın yaşayacak kadınlardan farklı değildi. Ne şeytani düşünceleri, ne de kahramanlık duyguları vardı. Sözün kısası bir trajedi kahramanına benzemiyordu.

    Bir dahi, çektiği acıdan sorumlu değildir. Çünkü içinde taşıdığı inanç, sonsuz gücünü gösterebilmesi için ona bu ateşten gömleği giydirir. Fırtına nasıl martıyı alır götürürse kaderin güçlü rüzgârı da dahiyi daha yükseklere sürükler. Sıradan biri ise, yaradılışı gereği sakin bir hayat arar. Trajediyi, dramı istemez. Bunlara ihtiyacı yoktur. Gölgede, sakin bir yerde kalmayı, rüzgârlardan korunarak ılık bir iklimde yaşamayı ister. Kaderin gizli eli onu kargaşalara doğru iterse kaçar, direnir, korkar. Tarihe adını yazdıracak ve dünyaya adını duyuracak sorumluluklarla karşılaşmayı istemez, hatta bundan çekinir bile... Acıyı, sıkıntıyı aramaz. Fakat yine de başına gelirse, içten değil dışarıdan gelen bir güçle ona doğru sürüklenir.

    Cumartesi, Eylül 25, 2010

    Boleyn Kızı/ PHILIPPA GREGORY

    Bir kralın aşkı için birbiriyle savaşan iki kızkardeşin hikâyesi...


    Mary Boleyn, on dört yaşında, masum bir kız olarak kraliyet sarayına geldiğinde, VIII. Henry'nin gözlerini kamaştırır. Gördüğü ilgiyle tüm varlığı alt üst olan Mary, hem altın prensine aşık olur, hem de gayrıresmi kraliçe olarak her geçen gün artan rolüne. Ancak öyle bir an gelir ki, kralın kendisine olan ilgisi gittikçe sönmeye başladığında, ihtiraslı planlar yapmakta olan ailesinin piyonuna dönüştüğünü fark eder ve en yakın arkadaşından uzaklaşmaya ve rekabet etmeye zorlanır: Kız kardeşi, Anne Boleyn'den. İşler iyice çığırından çıktığında ailesine ve kralına baş kaldırması gerektiğinin farkına varır ve kaderinin iplerini kendi eline alır.

    Son derece zengin biçimde işlenmiş, etkileyici bir aşk, seks, ihtiras ve intikam masalı. Boleyn Kızı, Avrupa'nın en heyecanlı ve gösterişli saraylarından birinin tam kalbinde yaşamış, sıradışı eğilimleri ve ihtirasları olan, içindeki sesi dinleyerek varlığını sürdürebilmiş bir kadını tanıştırıyor dünya okuruna.

    'Gregory'nin artistik ehliyeti sağlam yerden, bu belli, bir kurmaca yazarı olarak ortaya çıkaramayacağı hikâye yok.'
    - Times

    'Tarihi romanslara düşkün okur için nefis bir deneyim olacak.'
    - Publishers Weekly
    'Tudor Hanedanı'nı ortaya seren, sürükleyici bir roman. Hatta son yılların en çarpıcı tarihi romanı! '
    - Daily Mail

    Cuma, Eylül 24, 2010

    Elizabeth / TASHA ALEXANDER

    On altıncı yüzyıl Avrupa’sındaki değişmekte olan dinsel ve siyasal dengelerin farkında olan Elizabeth’in güçlü ordusu ve hakim armadası,  İngiltere’ye Katolikliği geri getirmeyi amaçlayan Ispanyol Kralı II. Philip’i açıkça meydan okumaktan alıkoymuyor. İmparatorluğunu korumak için savaşa girdiği bu dönemde, kraliyet sorumluluklarını ve beklenmedik bir savunmasızlığı, yaşadığı büyük aşkı dengelemeye çalışıyor Elizabeth. Ruhunu ve bedenini ülkesine adamış bir kraliçe için aşkın yasak olduğunu bile bile.

    Bakirenin Aşığı/PHILIPPA GREGORY


    Kraliçe Soruyor: Aşk mı, Taht mı?
    İngiltere’nin yeni kraliçesi olmuş Elizabeth’i bekleyen iki büyük tehlike vardı: Fransızlar’ın, İskoçya’yı istila edip İskoçya Kraliçesi Mary’yi tahta geçirme tehdidi ve Elizabeth’in, vatan hainliğinden hüküm giyip zindanda kalmış Robert Dudley’ye olan tutkulu aşkı. Ancak Dudley zaten evliydi ve kendini ona adamış karısı Amy, Robert’tan asla umudunu kesmeyecekti, özellikle de görevine yeni atanmış Protestan bir kraliçe için. Sevgili kocasından ayrılıp onu özgür bırakmamakta kararlıydı ancak kocasının gözdesi olmayı da başaramıyor, kocasını sarayın zevk ve sefasından uzak tutamıyordu. Bu evliliğe karşı olan başkaları da vardı ancak onlar da farklı sebepten karşı çıkıyorlardı Elizabeth’e. Kraliçenin en bilge danışmanı William Cecil, Elizabeth’in siyasi ilişkiler adına faydalı bir adayla evlenmesi gerektiğini biliyordu; amcası Dudley’den nefret ediyordu ve Elizabeth’le evlenmesi için önce ölüsünü çiğnemesi gerek diye yeminler ediyordu. Âşıklar üçgeninin arkasındaysa başka nifaklar yaşanıyordu: Protestanlar, papazlar, suikastçılar, diplomatlar ve para peşindekiler. Elizabeth iflasın eşiğindeki ülkesinin başına geçer geçmez, ülkeyi bir de asla kazanılma ümidi olmayan bir savaşa sürükleyince İngiliz parasının değeri de iyice yok oluyordu.


    Ancak bu arada birisi gizli bir eylemin peşine düşecekti ve işte o andan itibaren Elizabeth, Dudley ve yeni yükselen imparatorluk için hiçbir şey planlandığı gibi olmayacaktı.


    Tarihi gerçekleri çağımızda devam eden söylentilerle birleştirip karıştıran Philippa Gregory, Tudor günlerini anlatan karanlık ve gerilim dolu bir roman ortaya çıkarıyor ve büyük kraliçe I. Elizabeth’i daha önce hiç kimsenin göstermediği bir şekilde resmediyor. Tutkulu, korku dolu ve duygusal ihtiyaçları bitmeyen bu kraliçeyi hiçbir şey durduramıyor.

    Kraliçe'nin Soytarısı/ PHILIPPA GREGORY




    Beş yüz yıl önce, İngiltere henüz “Ortaçağ Karanlığı” nı henüz üzerinden atamamışken, kâfirlikle suçlanan insanlar acımasızca Engizisyon Mahkemeleri ile idam edilirken ve insanlık, güneşin dünyanın etrafında döndüğüne inanırken, yaşadığı yüzyıldan iki yüzyıl sonrasına ait düşüncelere sahip olup; dünyanın güneşin etrafında döndüğünü bilen bir İspanyol Yahudisi kızın – Hannah- yolu günün birinde saraya düşer.

    Herkesten farklı bir özelliği vardır genç kızın. “Geleceği görme yeteneği”.
    Bu yetenek fark edildiği an İngiltere Kraliçesi Mary’ye “soytarılık” yapmak için saraya alınır.
    Kadınsı duygularla dolup taşan ancak bir erkek görünümünde -oğlan kız-olan Hannah kısa süre içinde kendini Kraliçe Mary ve Prenses Elizabeth arasında ajanlık yaparken bulur.
    Hayat bu şekilde akıp giderken; Hannah kimseye belli etmediği duygularla mücadele etmektedir.


    Saraya girmesini sağlayan platonik aşkı Robert Dudley’e olan duyguları ve kendisi ile evlenmek isteyen Daniel arasında gelgitler yaşarken saray soytarılığına da devam eder. Yaptığı soytarılıktan çok bilgelik, yol göstermek ve biraz da ajanlıktır aslında. Bu karmaşa arasında kendi hayatını sorgulamaya başlar ve saraydan kurtulma yollarını arar.Günün birinde bir yolunu bulur saraydan ayrılır. Bundan sonra sonra ise Hannah’ın asıl hikayesi başlayacaktır.


    Boleyn Kızı’nın devamı niteliğindeki romanda okur bu kez farklı kişiler arasındaki saray entrikalarına tanıklık ederken, yüzyıllar öncesine zamanda yolculuk yapıyor. Aşk, tutku, ihanetin iç içe geçtiği, okura kendini bir solukta okutan Kraliçe’nin Soytarısı’nı özellikle “Boleyn Kızı” tutkunları çok sevecek.

    Perşembe, Eylül 23, 2010

    Tudor/ ELIZABETH MASSIE


    İngiltere kralı VIII. Henry'nin kraliyetinde muhalefet yükseliyordu. Kral'ın, nikahının bozulması hakkında papalıkla süregiden tartışması, Reformasyon'u ateşlemek üzere ve Henry'nin bir sonraki adımı, uzun zamandır beklediği Anne Boleyn'le evliliğini gerçekleştirmek için yeni bir başpiskopos göreve getirmekti.

    Sarayda bir zamanlar "H" arması taşıyan ne var ne yoksa, kaldırılıp yerine "H" armalı olanlar kondu ve böylece önemli değişikliklerin ilki yapılmış oldu. Yeni kraliyet çiftinin ilk çocuğu Prenses Elizabeth'in doğumunun ardından Aragon'lu Katherine'in ölüm haberi duyuldu. Yeni yasalara göre, Kral'a ya da Kraliyet'in yeni inançlarına karşı bir harekette bulunma cesareti gösterenlerin müthiş sonuçlara katlanacağı duyuruldu. Kral Henry iyice sabırsızlanıyordu ama Anne'in kocasına karşı işlediği en büyük suç, ona erkek varis verememekti.

    Kraliyette baskı artarken kendini Kral'ın inayeti altında bulanlar, hakimiyetlerinin yakında sona ereceğini önceden görebiliyordu. Tudors dizisinin ikinci sezonunun zengin görsel ayrıntılarla dolu romanı, Henry ve Anne arasındaki aşkın tarihi ve dramatik önemini gözler önüne seriyor.